Evlilik Sözleşmesi:
Zaman zaman müvekkillerimizden ve hukuki danışmanlık hizmeti almak isteyen kişilerden Evlilik sözleşmesi yapmak istedikleri yönünde talepler geliyor.
Nasıl bir sözleşme yapılmasını istediklerini sorduğumuzda ise “bizim bazı şartlarımız var bunların sözleşme altına alınmasını istiyoruz. Eğer taraflardan bir tanesi bu şartlara uymazsa boşanalım ve karşı taraf hiçbir şey isteyemez hale gelsin” ya da “eğer günün birinde boşanma gerçekleşirse şu hususlar dahilinde gerçekleşsin” şeklinde taleplerini açıklıyorlar.
Böyle bir sözleşmenin mümkün olmadığını söylediğimizde ise gazetelerde ve medyada bu şekilde haberler gördüklerini ya da film ve dizilerde böyle şeyleri gördüklerini söylemektedirler.
Bu yazımızda Türk Hukukunda Evlilik Sözleşmelerinin Mümkün olup olmayacağını açıklamaya çalışacağız.
Hayaller ve Gerçekler :
Eşler evlilik öncesinde bir çok hayallerini ve evliliğe ilişkin düşüncelerini birbirleri ile paylaşır ve ortak kararlar almaya çalışırlar.
Öncelikle ne zaman evlenecekleri, evlendikten sonra nerede yaşayacakları, düğünü nerede yapacakları, düğünün yemekli mi yemeksiz mi olacağı, balayını nerede geçirecekleri şeklinde planlamalar yanında yine çocuk yapıp yapmayacaklarını, kaç tane çocuk istediklerini, çocukların isimlerinin neler olacağı konusunda da düşüncelerini veya hayallerini paylaşabilirler.
Kimi zaman evlenme öncesinde birbirlerine şartlar ileri sürüp; vaatlerde de bulunabilirler.
Örneğin eşlerden bir tanesinin evlendikten sonra sigarayı bırakacağı yönünde, ya da bir daha ağzına alkol almayacağı yönünde vaatlerde bulunabileceği gibi, kadın eşin evlenince kapanacağı yönünde şartları da konuşmuş olabilirler.
Peki tüm bu beyanların hukuki niteliği nedir? Bu beyanları sözleşme şeklinde düzenlenmesi mümkün müdür? Hukuk Düzeni bu sözleşmeleri korumakta mıdır? Kısacası bu sözleşmeler geçerli midir? Bu şekilde bir sözleşmeye uymamanın yaptırımı nedir?
Nedir Bu Evlilik Sözleşmeleri?
Özellikle yabancı film ve dizilerde kimi zaman (ilginç bir şekilde) yerli dizi ve filmlerde (senaryo gereği) “Evlilik sözleşmesi” yapıldığını görmekteyiz.
Kimi zaman medyaya yansıyan Hollywood yıldızlarının boşanmalarında evlilik sözleşmesi gereği dudak uçuklatan tazminatlar aldığını görmekteyiz.
Bu evlilik sözleşmelerine göre, taraflar kendi aralarında evliliğe ilişkin bazı şartlarda mutabık kalmışlardır. Aralarında kararlaştırdıkları bu şartlara göre bir evlilik sözleşmesi yapmışlardır. Bu sözleşmelerdeki hükümlere aykırı davranıldığı zaman boşanma, sözleşmedeki koşullarda gerçekleşmektedir.
Örneğin taraflardan bir tanesi diğerini aldatırsa hiçbir tazminat ve mal talep edememektedir.
Veya, daha henüz ortada bir evlilik ya da çocuk bulunmaz iken eğer bir boşanma gerçekleşirse çocukların velayetinin anneye verileceği konusunda sözleşme yapmışlardır.
Türk Hukuk Sisteminde Evlilik Sözleşmesi Yapmak Mümkün Müdür?
Devletin Hükümranlığı ilkesi gereğince her devlet kendi hakimiyet alanında bağımsız bir surette kendi hukukunu uygular. Bu ilkenin bir sonucu da başka bir ülkenin hukukunu uygulamak zorunda değildir.
Her ne kadar bazı yabancı hukuk sistemlerinde evlilik sözleşmesinin yapılabilmesi mümkün ise de; Türk Hukuk Sisteminde “evlilik sözleşmesi” yapmak mümkün değildir. Hukuk düzenimiz buna cevaz vermemektedir.
Çünkü, her şeyden önce evlilik tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği hususlardan değildir. Anayasal ve diğer yasal düzenlemeler ile koruma altına alınan bir kurumda tarafların serbestçe tasarrufta bulunmaları mümkün değildir.
Evlenebilmek için resmi memur önünde merasim şeklinde işlemler gerçekleştiren taraflar, boşanmak için Aile Mahkemelerinde boşanma davası açmak, boşanma sebeplerini ispatlamak zorundadırlar.
Anlaşmalı boşanma davalarında dahi tarafların boşanma konusunda anlaşmaları yetmemekte, tarafların boşanma konusundaki iradelerini hür şekilde verdiklerinin mahkemece tespit edilmesi ve eşlerin aralarında düzenlemiş oldukları boşanmaya ve boşanmanın sonuçlarına ilişkin protokolün hakim tarafından onaylanması gerekmektedir. Yani taraflar, hakimin uygun bulunmasına bağlı olarak boşanabilmektedirler.
Sözleşme Özgürlüğü Karşısında Evlilik Sözleşmesi :
Hukukumuzda Sözleşme Serbestisi ilkesi mevcuttur. Bunun anlamı taraflar diledikleri konularda dilediği şekilde sözleşme yapabilirler. Ancak bunun sınırları vardır.
Bu sınırlar Türk Borçlar Kanunu’muzda “Sözleşmenin konusunun,
- Kanunun emredici hükümlerine aykırı olamayacağı,
- Kamu Düzenine aykırı olamayacağı,
- Kişilik Haklarına aykırı olamayacağı
- Sözleşmenin konusunun imkansız olamayacağı
Hükme bağlanmıştır.
Dolayısıyla eğer taraflar bir sözleşme düzenlemiş, hatta her nasılsa noterden düzenleme şeklinde sözleşmeyi tanzim etmiş olsalar bile, kanunun emredici hükümlerine aykırı hükümler taşıyor ise, kişilik haklarına aykırı hükümler taşıyor ise, kamu düzenine aykırı hükümler taşıyor ise veya sözleşmenin konusu imkansız ise bu takdirde sözleşme geçersizdir.
Yani böylesi bir sözleşme kesin olarak hükümsüzdür. Hiçbir hüküm ifade edemez.
Olsaydı, Nasıl Olurdu?
Bu açıklamalardan sonra, eşlerin kendi aralarında yaptıkları ya da yazılı olarak düzenledikleri sözleşmeler ile aşağıda vereceğimiz örneklerde olduğu gibi,
- Taraflar asla çocuk yapmayacaklardır.
- Taraflar evlendikleri tarihten itibaren 3 yıl süre ile çocuk yapmayacaklardır.
- Her ne sebeple olursa olsun boşanma halinde taraflar birbirlerine nafaka ödemeyecektir.
- Tarafların müşterek konutuna tarafların anne ve babası gelemeyecektir.
- Kadın eş evlendikten sonra kapanacaktır.
- Kadın eş evlendikten sonra türban takmayacaktır.
- Evlilik yıldönümünü unutan eş diğer eşe 5.000 TL. para cezası ödeyecektir.
- Doğum gününü kutlamayan eş diğer eşe 3.000,00 TL. para cezasını ödeyecektir.
- Aldatma halinde, aldatan eş nafaka, tazminat, mal rejiminden kaynaklı bir hak ve alacak talep edemeyecektir. Ayrıca diğer eşe 100.000 TL. tazminat ödeyecektir.
- Evlendikten sonra taraflar kesinlikle sigara içmeyecektir. İçilmesi halinde boşanma sebebi olarak kabul edilecek tazminat ve nafaka isteyemeyecektir.
- Evlendikten sonra taraflar alkol kullanmayacaklardır. Alkol kullanılması halinde diğer eş açısından boşanma sebebi sayılacak ve alkol kullanan eş diğer eşe tazminat ödeyecektir.
- Taraflar diğer eşin anne ve babasına ya da akrabaları ile bayramlaşmak, bu nedenle ziyarete gitmek ya da telefon ile aramak zorunda değildir.
- Taraflar ne olursa olsun hiçbir surette boşanmayacaklardır.
Şeklinde beyanlarda bulunarak sözleşme imzalamış iseler dahi hukuken hiçbir geçerliliği bulunmayacaktır.
Aslında örnek maddeleri okurken kimi zaman güldüğünüzü kimi zaman “aslında neden olmasın” dediğinizi duyar gibiyim.
Ancak hukuk düzenimiz böylesi bir sözleşmeyi ister evlilik öncesinde ister evlilik sırasında yapılsın, kesinlikle kabul etmemekte ve kesin olarak hükümsüz kabul etmektedir.
Burada temel bir ilkeden daha bahsetmek istiyorum. Hukukumuzda “Doğmamış Haktan Feragat Mümkün Değildir.” İlkesi yer almaktadır.
Mesela, kişinin boşanma sırasında maddi ve manevi tazminat isteyemeyeceğine dair bir taahhütte bulunması halinde, henüz boşanma davası açılmadığından boşanmaya bağlı maddi ve manevi tazminat hakkı doğmadığından bu yöndeki feragat beyanı geçersizdir.
Keza, çocuk yapılmayacağı veya çocuk sayısının sınırlandırılmış olması da kişilik haklarına aykırılık teşkil edecektir.
İşte tüm bu nedenlerle eşlerin yukarıda sayılan ve benzeri içeriklerde evlilik sözleşmesi yapmaları mümkün değildir. Her nasılsa böyle bir evlilik sözleşmesi yapılmış ise geçerli değildir.
Evlilik Sözleşmesi Mahkemede Boşanma Sebebi Olarak Gösterilebilir Mi?
Bir çok yazımızda belirttiğimiz üzere Türk Boşanma Hukuku’nda boşanma türleri belirli olarak sayılmıştır. Bu türler dışında boşanmak mümkün değildir.
Örneğin, “ben mutlu olamıyorum”, “elektrik alamıyorum”, “bu evliliğin yada aşkın heyecanı kalmadı” şeklinde bir boşanma sebebi olamaz.
Keza, tarafların belirli bir hususu boşanma sebebi olarak kararlaştırmaları da mümkün değildir. Bir eylemin kusurlu bir eylem olup olmadığı, eylem kusurlu ise boşanma sebebi olup olmadığı hususunu hakim tespit ve takdir eder.
Dolayısıyla, eşlerden biri elinde davalının da imzasının bulunduğu bir sözleşmeyle çıkıp, davalı ile şu konuda evlenmeden önce anlaşmıştık. Bu koşullara uymadığı için boşanmak istiyorum şeklinde bir boşanma sebebi yaratamaz. Söz konusu eylemin boşanmayı gerektirir kusurlu bir eylem olup olmadığını mahkeme hakimi takdir edecektir.
Medya ve Haberlerde Çıkan Evlilik Sözleşmeleri:
İnternet ortamında “Evlilik Sözleşmesi” olarak arama yaptığımızda karşımıza bir çok yazı ve haber gelmektedir.
Aslında “evlilik sözleşmesi” olarak lanse edilen sözleşmeler bizim “mal rejimi sözleşmeleri” dediğimiz yasada belirtilen usul ve esaslara göre evlilik öncesi veya evlilik sonrasında eşlerin birlikte imzalayabilecekleri Mal Rejimi Sözleşmelerinden başka bir şey değildir.
Üstelik bu hataya bazı meslektaşlarımızın da dahil olduğunu üzülerek görmekteyiz. Zaman zaman internet ortamında yaptığımız arama sonuçlarında bazı meslektaşlarımızın “Mal Rejimi Sözleşmesi” yerine “Evlilik Sözleşmesi” ifadesini kullandıklarına da şahit olmaktayız.
Bu çok ciddi bir hatadır.
Mal Rejimi sözleşmesi ile Evlilik Sözleşmesi çok farklı kavramlar olup Evlilik Sözleşmesi Hukuk Düzenimize aykırı bir düzenlemedir. Oysa Mal Rejimi Sözleşmesi ise hukuk düzenimiz tarafından korunup, usul ve esasları ayrıntılı bir şekilde düzenlenen sözleşmelerden ibarettir.
Üstelik, kanunda tanımlanan ve usul-esaslara bağlanan mal rejimlerinden bir tanesi “Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi”dir. Bu mal rejimi yasal mal rejimi olarak kabul edilmiştir. Yani eşler evlenirken mal rejimlerinden hangisi seçecekleri konusunda bir beyanda bulunmamışlar ise ya da diğer mal rejimlerine dair bir sözleşme imzalamamışlar ise bu takdirde yasa gereği edinilmiş mallara katılma rejimine tabidirler. Yani Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi için bir sözleşme düzenlemelerine gerek yoktur.
“Mal Rejimi Sözleşmesi” Mi? “Evlilik Sözleşmesi” Mi?
Hukuk teknik bir alandır. Dolayısıyla kendisine özgü tekniği ve kavramları bulunmaktadır. Bu kavramlar yerine farklı kavramların kullanılması ciddi ve fahiş hata teşkil eder. Hemen hemen bütün yasal mevzuat içerisinde yer alan “tanımlayıcı hükümlerin” amacı da kavram karmaşasını engelleyerek uygulayıcıların ve vatandaşların mevzuatı tam olarak anlayabilmeleri ve tereddüt edilmeden mevzuatın uygulanması amaçlanmıştır.
Dolayısıyla kavramların doğru ve yerinde kullanılması zorunludur.
Örneğin, Dava dilekçesinde sonuç kısmında tarafların ayrılmalarına şeklinde bir ifade yer alıyorsa hakim tarafların boşanmalarına karar veremez. Çünkü ayrılık davası ayrıdır boşanma davası ayrıdır. Belki günlük hayatta hukuk eğitimi almamış kişiler “ben eşimden ayrıldım” derken boşandığını ifade etmeye çalışabilirler. Ancak ayrılma ve boşanma kavramları aynı şeyler olmadığı gibi birbiri yerine kullanılması sonucunda ağır mağduriyetlere neden olabilecektir.
Keza, “davayı takip etmek istemiyorum”, “davadan vazgeçiyorum”, “davadan feragat ediyorum” şeklindeki beyanlarının hepsinin birbirinden farklı sonuçları olduğunu belirtmek istiyoruz.
Bu açıklamalardan sonra, Mal rejimi sözleşmesi ile evliliğe ilişkin bir düzenleme değil, evlilik süresince eşlerin edinmiş ya da edinecek malları üzerinde haklarını düzenlemektedir.
Mesela bir mal rejimi sözleşmesi ile boşanma halinde çocukların velayetinin kime verileceği, tarafların birbirine ya da çocuklara ne kadar nafaka verileceği ve yahut tarafların birbirlerine ne kadar tazminat ödeyeceği hususları yer almaz. Mal Rejimi sözleşmesi ile sadece eşlerin evlendikleri tarihten itibaren edinmiş oldukları taşınır ve taşınmaz malların durumu düzenlenir.
Yine mal rejimi sözleşmesi tarafların diledikleri tip ve şekilde düzenleyeceği sözleşmelerden de değildir. Sadece yasada belirtilen tip ve şekillerde düzenlenebilirler. Örneğin; Eşler kağıt kalem ellerine alarak böyle bir sözleşmeyi düzenleyemezler.
Sonuç olarak: hukukumuzda “evlilik sözleşmesi” şeklinde bir sözleşme türü olmadığı gibi, adına evlenme sözleşmesi denilse dahi yapılan yukarıda örneklerini verdiğimiz şartlar içeren sözleşmeler kesin olarak hükümsüzdür. Yani hiçbir hukuksal sonuç doğurmaz.
Eşlerin evlendikleri tarihten itibaren edindikleri malların durumuna ilişkin düzenlenecek sözleşmeler “evlilik sözleşmesi” değil, diğer yasal koşulların da bulunması şartıyla “Mal Rejimi Sözleşmesi”dir.
“Mal Rejimi Sözleşmesi” ifadesi yerine “Evlilik Sözleşmesi” ifadesi kullanmak ciddi bir hatadır. Çünkü Mal Rejimi Sözleşmesini kanunun kendisi tanımlamış ve isimlendirmiştir.